Monday 25 June 2012

Hiç planlanmamış 50.000 km'lik rotam

İşte hiç planlanmamış, ama tamamlanmış rotam...
Yeni bir istatistik daha çıkardım. (Jetlagden, uykusuzluktan böyle eğlenceler çıkarıyorum kendime)108 günde 50.000 km yol yapmışım.. Tam olarak 47.298, uçakla direk uçuş mesafesi olarak. Bazılarını da karayoluyla yaptığıma göre 50.000km.yi geçiyor hatta..


Artık kafayı yemiş bilgisayarımı da tamir ettirdim. Biriken fotoğraf ve videoları ekleme vakti geldi....



Thursday 7 June 2012

İstanbul'a mı iniyorum???????

17 Subatta cıktim yola.. 108 gunde 6 ulkede, 24 sehirde kaldim. Cok sey biriktirdim. Elimde cok fotograf, video, ani birikti... THY. ucagindayim su anda , 1 saat sonra İstanbula iniyoruz. Garip duygular toparlayip yazamiyorum. Bir harita yaptim, kac km yol bitirdim. Eve gidiyim paylasiyim. Ama once sarilacaklarim var :))))

Tuesday 5 June 2012

Amazon-3 Antonio's Jungle Lodge



Sunset @ Antonio's Jungle Lodge, Manaus - Amazonas / Brasil

3-4 Haziran 2012 - Manaus'a geldiğimde artık Amazon ormanını tanımış, birçok maceralar yaşamış, yani ormana dair tüm meraklarımı ve korkularımı yenmiş haldeydim. Ve 30 kusür saatlik tekne yolculuğundan da bitik halde. Yorgunluktan bitmiş halde şehir trafiğine girmek kabus gibiydi...  Havadaki aşırı nem ve sıcak da iyice içimi daralttı mı! Yol arkadaşım Vicky (Vicky hani şu Kolombiya'da yanımızda kokain kaçakçısının yakalanıp tutuklanmasında başroldeki kiz)  ile hemen Hİ Manaus hosteline yerleştik, birşeyler atıştırdık. İkimiz de Manaus'tan mutsuz... O, hemen deniz kenarına Belem'e uçmaya karar verdi, ben de ormana geri dönmeye... Amazonların Kolombiya tarafını yapmıştım ama şimdi ormanın 2500 km öbür tarafına geçmişken o tarafı da görmemek olmaz dedim... İnternetten araştırdığım bir yer vardı elimde. Brezilya tarafındaki Amazon işleri daha organize. Aklımda Antonio Jungle Lodge diye bir yer var. Hostelde ilk gün benimle biri daha gelsin de, hem yalnız olmayayım, hem de fiyat ucuzlasın diye nafile bekledim. Baktım gelen giden yok, haydi Elif tek basına ormana! Bir yandan da feci tırsıyorum çünkü bu orman içindeki kampa ulaşmak için önce 3 saatlik bir şehirlerarası yolculuk yapıyorsun, bir köyde iniyorsun ve üzerine 1 saatlik de nehirde motorla seyahat var. Yani ormanın dibinin dibinde bir yer. Telefon çekmez, elektrik yok. Başına birsey gelse izini bulamazlar. Ama Manaus o kadar sıcak ve boğucu ki gözümü kararttım. Sabah saat 6 'da uyandığımda ''Elif kızım, iptal et gitme , ormanin taaa 200 km içine tek başına' diyerek az daha vazgeciyordum. Feci tırstığımdan, babama mesaj attım. ''Şu noktadan, şöyle söyle gideceğım, sana şu gün şu saatte geri döndüm diye mesaj atacağım'' diye. Mesajı da babamı endişelendirmeyecek bir rahatlıkta yazmaya çalışıyorum. 3 saat otobüs iyi, indim bir rehber karşıladı, tonton bir amca. ''Nasıl kamp kalabalık mı?'' diye sordum. ''KAMPTA BU GECE BİR TEK SİZ VARSINIZ'' dedi !!!!!!!!! Şehirden ve medeniyetten 100 lerce km uzaklıkta, sadece tekneyle ulaşılabilen, Amazon Ormanının içinde kurulu bir kamp ve ben geceyi orada tek başıma geçireceğim... Bu sırada motor nehirde hareket etti. Hala bir yanım 'dön geri Elif' diyor. ''Amannn gidip bakayım, adamin hallerinden veya etraftan huzursuz olursam, bir şekilde acil bi durum var beni geri götürün hava kararmadan derim'' dedim. Ayyy gittik kamp YERYÜZÜNDE KURULMUŞ BİR CENNET.... Rehber Joseph, amazon nehri kenarında bir köyde yaşayan, ingilizce öğrenmiş tatlı mı tatlı bir adamcağız. Nehre sıfır, ormana gömülü kampta, kapısının kilidi filan güzel-güvenli, içinde banyosu olan ahşap nefisssss bir evcik verdiler. Ahçımız yaşlı bir teyze. Önümden fosforlu mavi kuşlar uçuyor, sağımdan solumdan pembe renkli yunuslar akrobasi yapiyorlar. Fıtır fıtır iguanalar ayaklarımınn arasında oynaşıyorlar... Nehir cam gibi, hava mis gibi. Binbir çesit kuş sesi... Nemden eser yok.... Ben bırak tehlikeli bir yerde miyim, dünyada mıyım cennette miyim şaşırdım.... Bendeki bütün korkular, endişeler puff diye bir saniyede uçup gittiler. Hayatımda hiç hiç hiç hiç hiç hiç unutmayacağım bir  2 gün geçirdim Antonio Jungle Lodge'da... İyi ki tırsıp vazgeçmemisim, iyi ki gelmişim... İyi ki, iyi ki, iyi ki!!!!! 



 İşte ormana gizlenmiş muhteşem Lodge. Sağ arkadaki kule, nehri ve ormanı gözetleme kulemiz... En önde iskele ve solda odaların bir kısmı. Güneş enerjisiyle geceleri sadece birkaç saat elektrik veriliyor.. Eco-friendly :)
 Odalardaki komşularımız iguanalar
 Gözetleme kulesinden manzara
 Odalar

Her yerden firlayan yunuslari yakalayabildigim tek kare!
Hem pembe hem de gri yunuslar sürekli kendilerini gösteriyorlar.





İlk seferinde ufak bir şok yaşasam da, sonunda tam 8 tane piranayi ben tuttum!!
Aksama da afiyetle yedim. 
Onlar beni yemeden ben onları yedim!!!!



 Amazon'da güneş batıyor veeeee dolunay geliyor!!!!!!

 Ertesi sabah 05:30'da da bu sefer günü doğuruyoruz...


Fotoğraflarda en ufak oynama, renklerde bir efekt vs yok... 







 Amazonu gözetleyen Bulut Ayi :)


 Toprak, bu dönemde tamamen sular altında kaldığından, karıncalar da toprağın altında değil, ağaçların üzerinde, adeta arılar gibi kurdukları bu şeylerde yaşıyorlar. Binlercesi icinde...
Keza örümcekler de dev ağlar kurup, binlercesi ağaç dalların dev yapılar inşa etmişler.
 Tarzaniyeeee ormana düştüüü! Elime tutuşturulan kılıç gibi bıçak mecburi.
Ormanın içinde kendi yolunu kendin açmak zorundasın.




 Etrafta yetişen garip mantarlar ve süngerler


Kafanı kaldırıp gökyüzüne bakmak istediğinde, manzara bu!!!

 İste içinden kaucuk akan, kaucuk agacindan (rubber tree) kaucuk cikariyoruz.

 Diğer ağaçlara yapışarak can bulan Parasite tree
 Ormanda cok yağış olduğunda ateş yakılamadığından, yerliler bu ağacın içindeki yagı çıkarıyorlar. Anında tutuşan yanıcı bir yağ fışkırıyor, ağaci azıcıkk kesince.. Kuruyunca da, beyaz ve yine çok  yanıcı kuru bir maddeye dönüşüyor...

 40-50 metrelik agaçların arasında insan kendini ufacık hissediyor.

Çok sevgili rehnerim , dostum Joseph :)

Amazon'da 2 - Manaus'a yol 2000 km

1-2 Haziran 2012 - Orman içinde ilerlememe rağmen ana bir hatla Brezilya'ya geçmem gerek. Leticia ve Tabatinga'dan daha ileride Peruya ait İslandia yüzer köyünü de gezdim. Okuldan belediyeye her yapı su üzerinde inşa edilerek, birbirlerine ahşap köprülerle bağlanıyorlar. Yeni belediye çok iş yapmış, beton köprüler kuruyor:)

Brezilya şehri Benjamin Constant çok gelişmiş sayılıyor buralara göre. 25 km.yi deniz yoluyla 3 saatte gidiyoruz. Bu bölgede bazen araba görüyorsunuz ama bu çok komik. Leticia, Tabatinga ve Benjamin Constant'ın kendi icinde asfalt yollar var, arabalar da var birkaç tane. Ama bu şehirleri başka yere, dış dünyaya veya birbirine bağlayan hiçbir yol yok!!!!!  Hepsinde ortalama 10-12 km yol var ve sonra yol bitiyor, orman başlıyor. Ada gibiler. Birbirlerine sadece su üzerinden bağlanıyorlar. Bu az sayıda araba nehirden gemiyle gelmiş, sayısı oldukça fazla olan motosikletler ise genelde uçakla geliyormuş.
Elektrik, hepsinde jeneratörle. 35.000 nufüslu Leticia'da tüm şehir ana bir jeneratorden gelen elektrikle yaşıyor. Eskiden şehre günde sadece 12 saat elektik verilirmiş, sabah 6 akşam 6 saat. Şimdi 24 saat... Beni asıl şok eden Amazon nehri üzerindeki en gelişmiş ve büyük kent olan, şu satırları yazarken 32 saatlik hızlı feribot ile ulaşmaya çalıştığım Brezilya'nin 1,5-2 milyon nüfuslu şehri Manaus'un da jeneratörle elektrik kullandığını öğrenmek oldu.
Evet, şu anda 28 saattir Amazon nehri üzerinde gidiyorum. Sanırım bir 6 saatim daha var. Her ögün et, makarna, pilavdan oluşan yemeğimizi veriyorlar. Kahvaltıda da tost dağıttılar. WC fena değil, nehir zaten dümdüz olduğundan cok sarsıntı yok ama çok güçlü motorlarla gittiğimiz için uğultu ve gürültü çok. Genelde kulak tıpasıyla oturuyorum ama inince kendime gelmem epey vakit alabilir yine de. Bu yolu uçakla yapsam daha ucuz ve kısa olacağı kesindi ama Amazon nehrini baştan sona geçme fikrinden vazgeçemedim. Bir opsiyonum da 3 gece , 4 gün, hamakta uyuyarak yavaş tekne ile aynı gelmekti. Ama ordaki WClerin fenalığı, yemeklerin durumu halinde öyle şeyler okudum/ duydum ki yemedi doğrusu. Nehirde manzara hiç değişmiyor. Sağ ve solunuzda orman uzağınızda kalıyor. Ortadan gidince ormanın detaylarını da göremiyorsunuz. ''3. Veya 4.günde manzaradan sıkılabilirsin'' dediler. Bir de hamakta açıkta uyumak, hırsızlık hikayelerini filan da duyunca bu 36 saatlik feribotu tercih ettim. Biz And dağlarından başlayıp okyanusa doğru giden akıntı yönünde gittigimiz için daha hızlıyız. Manaust'an bu tarafa gelirken, akıntının tersine gidildigi icin 4 gün süren yol 6 gün sürüyor ve daha pahalı.
Amazon nehri, 6275 km, benim geçtiğim mesafe ise yaklaşık 2500 km'lik bir kısmı oldu.

Kokain kacakçısı yakalanması hikayesindeki baş karakter Londra'lıVicky ile tanisiyoruz,
saat sabah 05:30 Tabatinga Limanı.
 Tabatinga-Manaus botunda yemeklerimiz... Sarı bir toza benzeyen Farofa, bizim için ekmek neyse Brezilyalılar için o. Her öğün, her yemeğin üzerine bu toz gibi farofa serpiliyor ve yemeğinn sosu yoğunlaşıyor. Bizde yemeğin sosuna ekmek banmıyor muyuz?
 Nehir yolculuğunun büyük kısmında,  Amazon nehri o kadar genisliyor ki,  iki tarafta kıyı şeridi oldukça uzakta kalıyor.




36 saatlik evim, bu geriye de yatmayan koltuklar:(

 Yol üstünde minik nehir köyleri veya tek tük evler görüyorum.. Çoğu zaman evleri sular basmış...

 Manaus - Zamaninda kaucuk ağaçlarının ilk bulunduğu zamanki bollukta,  döneminin en zengin şehirlerinden biri haline gelen Manaus, kaucuk tükenince düşüşe geçmis. Ama o dönemden kalan koloniyel yapilar cok etkiliyici. Örneğin Teatro Amazonas.. Zaten artk tek geçim kaynağı turizm..