Saturday 2 June 2012

Aksiyon filmi mi, gerçek mi?

Bakalım nasıl anlatabileceğim bu olağanüstü deneyimi veya olduğu gibi, yaşadığim gibi hissettirebilecek mi yazdıklarım. Neyse en azından yıllar sonra fotoğraflara bakıp, ardından eski bir günlük gibi bu yazdiklarımı okuduğumda her detayın hafızamda canlı kalmasını sağlar... (Şu  sıralar Alain de Button - Art of Travel/ Seyahat Sanatı adlı kitabı okuyorum. Geçtiğim 3 aya başka bir gözle bakmamı ve daha çok tadını çıkarmamı sağladı kitap)  En baştan başlayacağım ama en son, daha az önce olan bir olayı en başta anlatarak. Bugün 1 Haziran 2012 ve sabah 4:45'te uyandım. Kolombiya saatiyle 5'te, Brezilya saatiyle saat 6'daki tekneye binebilmek için. Külüstür bir taxi geldi beni liman götürmeye. Yine Külüstür bir limanimsi yerde güneş doğmamış, etraf çiş kokuyor, hava zifiri karanlık,  soluk bir floresan lamba altında plastik masasında biletleri kontrol eden adama sordum. Burası değil mi Manaus'a hızlı botun kalktıi yer? Evet dedi, ohh rahatlayatıp, bavulumu diğer bavulların yanına bıraktım. Hemen yerde bir backpack çanta gördüm,  kafamı kaldırıp hemen etrafa baktım. Bu çanta etrafta avrupalı, amerikalı veya avustralyalı, güney amerika gezen backpacker yani gezgin bir genç var demek!!!!! Bingo! Sarışın bir kız tek başına oturuyor, hemen gülümsedik, o hiç bilmediğin, hafiften tırstığın yabancı olduğun gergin ortamda, aman da benim gibi yalnız bir turist var ohhh beeee gülümseyişi karşılıklı.. Vicky Londralı çıktı. İkimiz de bu bota binmenin yollarını ne kadar zor bulduğumuzu ve benzer yaşadıklarımızı anlattık hemen. Zenci iyi giyimli bir adamla ingilizce konuştu Vicky. Benim yol yordam öğrenmeme, biletimi almama filan bu adam yardım etti dedi. Biraz sohbet, biraz uyku mahmurluğü derken, 1 saat kadar geçti. Bizi bavullarımızla sıraya dizdiler. Üç plastik masa getirdiler, başına da 3 breziyalı polis, bir de askerler geldi etrafa. Bizim  durduğumuz sırada o zenci ilk, arkasında Vicky, sonra ben varım. İri yarı polis memuru zaten tipi korkutucu, bavulları hallaç pamuğuna çeviriyorlar. Neyse brezilya polisinin bu nehir sınırında çok detaylı arama yaptığını okumuştum.. Önümuzdeki zencinin ( Vicky'nin de tanıdiğı) backpack çantasında takıldı polis. İçindeki herşeyi boşalttı.  40 -45 cm boyunda bir metal çubuğu çantanın iç kaplama yüzeyinden içeri soktu. Orda sert birşeye takıldı, iyiçe derine soktu çubuğu, çıkarıp kokladı. Ve yüzünde kocaman bir gülümsemeyle diğer polis arkadaşlarına koklattı. Zenci adamın bavulunda gizlenmiş kokain paketi buldular. Gözümüzün önünde, adamın arkasına dönmesini söyleyip anında tutuklayıp kelepçelediler. Sonra Vicky ve benim bavulum ıncık çıncık her torba boşaltılarak aranirken zenci tam yanımda kelepçeli halde bekliyordu. Ona mı bakayım, bavulumu arayan polise mı bakayım, tam bir şok içerisindeyim. Baya bildiğin gerçek aksiyon filmi sahnesi tam önümde cereyan ediyor!!!!!!! Filmlerden tırsıp habire, benim bavuluma da birisi bişi atmamstir değil mi korkusu ister istemez geliveriyor insana... Malum dünyada uyuşturucu ticaretinin en önemli merkezi Leticia'dan Brezilya'ya geçiyorum ve önümde sabahın kör karanlığında olanlara bak!  Çantalarımızın aranması bitince polislerden uzaklaşınca Vicky'e hemen soruyorum. Sen bu adamla konuşmuyor muydun, arkadaşın mi? İngiliz Vicky'nin suratı bembeyaz. Hikaye şöyle. Bu adam Bogota- Leticia uçağına binerken kızın önünde ve onunla konuşmaya başlıyor. Kız elindeki bu günlerde okudugü dedektif romanın gösterdi hemen. ( o da benim gibi okuduğundan etkilenmiş) "Bu romandan etkilenip salak numarasına yattım ve adama bir sürü soru sordum. Çok garip cevaplar verdi... Ben bundan ilk andan beri süphelenmiştim" dedi. Vicky'yi Leticia'da yalnız bırakmiyor adam ve yemeğe filan da davet ediyor. Surekli de bizim bindiğimiz hızlı feribota bin diye kıza tutturuyor. Vicky de kaldıgi hostelde ingilizce bilmediklerinden bir türlü nehri aşma işini naşıl yapacağını bulamıyor ve bu adam yardımci oluyor, bilet satin almasına , limanı bulmasına vs... İngiltere'deki arkadaşlarına da bana bir adam yardım etti ama çok garip ve değişik bir adam, neden bana bu adam yardım ediyor, ben kıllandım bu adamdan diye anlatıyor. Kız bir yandan da adamdan tırstığı için bavulunu çantasını hiç gözünün önünden ayırmamış. Allahtan akıllı ve sağduyulu bir kızmış. Yolunu bulamadığinda ve etrafında ingilizçe konuşan biri olmadığında düştüğün çaresizliği çok iyi biliyorum. Suda boğulmıyım derken yılana sarılma ihtimalin çok yüksek... Aşırı aşırı dikkatli olmalısın. Ben Vicky gibi yolda, orda , burda tanışmak isteyen herkesi, istisnasiz tersledim. Bazıları eminim iyi niyetle gerçekten yardımcı olmak istemistir... Hep yardım veya bilgi istedığim yerleri ve kisileri ben seçtim, bana gelenlerin hepsini terslediğim için şimdi çok mutluyummm. Yanımda şimdi iyi ki seni gördüm elif diye kendine gelmeye çalışan zavallı kızcağız durumuna allah düşürmesin!!! Kaç gündür Allahım ben şimdi amazon ormanında, amazon nehrinde miyim gerçekten diye bir türlü kendimi bile inandıramadıgım surreal ortamda, bir film sahnesiyle devam ediyorum. Bu birkaç günde olanlarin hepsi gerçek mi? Ek: Manaus'a giden yolda durduğumuz başka bir nehir kasabasında brezilya polisinin bir kez daha feribota girerek, tek tek hepimizi sorguya çekip, tüm bavulları yine hallaç pamuğuna çevirmesi filmin devamı gibiydi. Allahtan bu sefer kötü birşey çıkmadı teknemizde.... Ek.2: Amazon notlarını yazmaya bir yandan devam ediyorum, macera Manaus'ta da devam ediyor. Fotoğraflarla beraber gelecek!!!

No comments:

Post a Comment