Saturday 3 March 2012

Itacareeeeee!

3 Mart 2012 cumartesi Bu sabah Salvador'daki tatlı hosteliminiz Pousada dos Sanhos'dan çıkıp Sao Joaquim limanından İtaperica adasindaki Bom Despacho limanina 50 dakikalık bir ferry ile ile geldik. Saat 10.30 kalktı.Pazar’in deyimiyle Eskihisar Topçular feribotu.  Burdan da Cidade de sol otobüsüyle bir yerde aktarma yaparak İtacareye gidecegiz. 30 reallik biletin yanında 2 real daha isteyerek elimize tutuşturdukları pembe biletlerin ne işe yaracayacağı konusunda en ufak bir fikrimiz yok... İnternet çeken yerlerde google translate manyağı olduk ama sokakta baya maceraaaaa doluuuu amerikaaaaa !!!!

Salvador'da geçirdiğimiz iki gece erken bitse de oldukça sosyal geçti. Manzaralı bir cafede pazar kahve, ben her zamanki gibi cairparinha içerken allahım bu ne güzelliktir diye gündüz dedikodusunu yaptığımız çift sonradan ordaki kankalarımiz oldu.. Sarah & Mark... Sri Lanka kökenli Mancesterli çift... Naber nerelisin nerden geldin napiyorsun cümlesini günde ortalama kaç kere kullanıyoruZ acaba? Cafeden sonra CS'cılar toplantısına gidelim dedik. Manyak, fettan,çok komik ama catlak brezilyalı biyoloji öğretmeni Guel Costa Pinna. Kadin bildigin favela da yaşıyor, 2 oglu varmıs. CS ten evinden ağırladığı Fransiz Fred, baska brezilyali bir kiz, bir kadin daha ( iki kere bulusmadigim insanlarin adlarını ezberlememek gibi bir çözüm buldum kendimce...) ve bizim ingilizler St.Antonio'da iç, iç,iç.... Fred unutulmamasi gereken bir karakter. Parisli ex - model... Zaten Fred eşittir Kıvanç Tatlıtuğ... Abi modellik camiasındaki fahiselik, dönen dolaplar ve tahminimizce ağır partilemekten kafayı sıyırıp yollara düşmüş... 9 ay güney asya da dolanmış, eskiden model olduğunu cok sonra söledi. Yoga hocasıyım diyor, sri lankada 4 ay manastırda kalmış. Günde bir kez yemek yiyor, ağır vejeteryen, 6 senedir içki içmiyor. Pariste evini satmıs, o parayla nerdeyse sokaklarda uyuyarak geziniyor, 10 ay dah güney amerika'da... Asayadaki manastırlar, yoga kampları yetmemis, burdaki shaman kamparına bakıp, ormanda trekking yapacakmıs... 2 hafta sonra onunla sahilden içerlerdeki çok acayip bir yer olan Ciamanta Diamantis'te yeniden karşılaşacağımı hissediyorum. Fred hem yüz hem vucüt büyük yıkılıyor, ama kafa epeyyyyyy garip, ama çok da samimi ve içten.... Kolye satan çocukla kolyeyi almamak icin capoeira fight show yapınca şahşen ağzım düştü...





Pelorunhio denen old town da kalıp, hep oralarda dolandık.  Şehrin büyük asansörüyle mercado modelo pazarına indik... İyi plajlara cok taxi parasi vermemek için günduz denize İtaparica adasina gelip ıssız bir koyda denize girip, palmiyeler altında uyuduk... Evli olanlar, sevgilisi olanlar, bazı noktalar var ki bu ülkede tam honeymoon point , tam balayılık.... 2 günde hep Moqueca yedim... Aynı olmasa da curry sos a biraz benzeyen, metal wokun içinde sosla ortaya gelen deniz mahsülü ve/ veya sebze. Yanında pilav, soyulmuş siyah fasülye ( i loveeeeee black  eyed peas), patatese benzer turkiyede olmayan ve turkcesi bulunmayan farafa tozu...  Ve turkiyeye şişe şişe taşiyacağım minik sivri biber sosu.... Bir gün balık&karideslisini, bir gün yengeç&karideslisini yedim. Gökalp’in en önemli uyarılarından biri asla ve asla 2 kişilik yemek ısmarlama, çok çok doğru... Bu ülkede porsiyonlar amma büyük kardeşim!!!! Hayatımda nadiren 10 gün makarna yemediğim olmuştur, biri thailand sanırım. Çok özledim ama öyle değişik yemekler var ki hakkımı makarnada kullanmak istemiyorum. Midyeli Suriri çorbası da ufffff.......

Bahia kültürünü inceleyen müzelere de gittik, çok tatlı resimler ve hediyelik eşyalar, thirtler veya capoeira giysileri var, ama bu seyahatte alısveris yasağı var. Bir tshirt parasına 1 gece daha konaklama parası çıkar hesabı yapıyorum... Yerel halk hep afrika kökenli, bzaen afrikada mıyım, brezilya 'da mı karıştıriyorum. Turist kitaplarında ve websitelerinde allaaaaa dünyanın en tehlikeli yeri  diye yazıyor ama yine bir sıkıntı gormedim ben, gerçi en turistik yerlerde bolca da polis var.. En çok dikkatimi çeken şey tüm haklın ne kadar çok bira içtigi. Sudan çok tuketildiğine iddiaya girerim. (Zeynep, Deniz, Yapo, Pınar benim serçe parmak kalktı yine iddiaya) sabah 9 da cafede, 10’da feribottta yaşlı yaşli teyzelerin elinde bir bira. Minik tekneyle karşıya geçerken buz kutusunun hepsi bira dolu birkaç tane su var. Şu anda Salvador'da İtacareye otobüs, dolmuş gibi her köy ve kasadaba duruyor. Yolda gördüğumüz tüm amcalar plastik masa ve sandalyelerden oluşan minik köy kahvelerinde ellerinde birayla oturuyor.... İngilizler biracıdır genellemesi bu seyahatte uçmuş gitmis kül olmuştur efendim.....

No comments:

Post a Comment