Friday 20 April 2012

Valparaiso'da pasifikle buluşma...

Sabah uyanıp metro ile otobüs garına giderek, Tur Bus sirketiyle Valparaiso’ya yola çıktık. Metro 600 peso, otobüs 2100 peso.. (100 peso 3,75 TL ) ben bu kadar ülke değiştir, hepsinde yeni para birimi. Matematiğim gelişti yemin ederim!!!! Zihinden iyi yapıyorum ama en çok kullandığım şeyler listesi : Lonely Planet South America on a shoestring turist kitabım, kızların veda hediyesi survivol kitteki ispanyolca mini konuşma kitabı, iphoneda ispanyolca - ingilizce sözlük application, THY nin verdiği plastik kulak tıkaçları, yine survival kit hediyemden şisme Muji yastık, şifreli kilit.... Bunlar olmadan seyahat yürümezdi valla... Neyse  1-1,5 saat dene Valparaisoya 2 saatte vardık. Internetten bulduğumuz Casa Latina adlı pansiyon, eski koloniyel evlerin olduğu, UNESCO tarafından koruma altına alınmış Cerro Concepcion bölgesinde... Şehir aşağıda liman ve yukarı doğru tepeyr yerleşmis bir şehir. liman tarafı ve asağılarda pek numara yok ama old town denen kaldığımız bölge gerçekten inanılmaz. Zaman donmuş gibi. Rengarenk tenekelerle kaplanmış evler, dar yokuş sokaklar, asansörler...merdivenler. Cultural capital denmesi boşuna değil... Hele bir de street art konusu var. Grafitinin çok olduğu Sao Paulo, Buenos Aires falan filan vardı ama burası bambaska, insanüstu bir graffitti ve street art şehri... Allah cezasını versin ki ipadden yükleyemiyorum ama yüzlerce foto çektim!!!!!!!!!!! Sokakta kafanı nereye çevireceğini şaşıriyorsun, öyle bir sanat eserinin içinde yürüyoruz. Ne çıktigımız yokuşü farkediyoruz, ne de saati.... İki üç örnek instagrama koydu ayşe.... Yine Santiagodaki gibi bahşis usulu işleyen rehberli yürüyüş turunu alıyoruz burda da... Ama frabncoya  kişıbası 5000 peso vermistik, sımdi adını da hatırlayamadığım hafif catlak rehber kıza da 4000er verdik... Akşam La Concepcion diye bir restaurantı gözümüze kestirip, rezervasyon yaptık. Dedim ya ayşe var diye sosyetik moddayım, yarın bacbacker rolüme geri dönerim ;) bu arada sosyetik dediğımde bize gore çok ucuz olduğündan nemo problema! Ennn havalı en pahali restaurantta, başlagiç, ana yemek, şahane şaraba verdiğimiz parayla Cihangir'de bir cafede bir seferde haydi haydi harcıyoruz. Bugün şair Pablo Nerduna'nin evinden basliyoruz, sonra Vina Del Mar bolgesine gececegiz, yüzebilecegimizi sanmıyorum ama su pasifik okyanusuyla bir tanışalım, dokunalım.. Az önce otele döndük, harika bir gündu. Otelimiz Casa Latina haaaarika bir kahvaltı hazırlamış, güney amerikada bir ilk sabah kahlantida önüme domates geldi ( meyve salatası, peynir, reçel, dulce de lecheli kek, avokado,tereyağ yanında..) pablo nerudaonun evi olan muzeye yürüdük yarım saat sürdü. Hava kapalı yağar mı diye endıselendik. Sonra yokuş aşağı güzel rengarenk mahalleler görerek merkeze indik. Taksi bulamayınca belediye otobüslerini çözmek zorunda kaldık. Haaa bir bir kilisdede şehrin önemli bir kişisi olduğu brllimolan bir adamcağızın cenaze törenine denk gelip, onu izledik.tabut açıktı, içini göremedim. 50-60 din adamı içinde en kıdemlı olduğu anlaşılan peder tabutu kapatıp torene başladı. Neyse otobüslere bir polis kadından öğrenip, atladığımız gibi balık kali. Caleta El Membrillo... Orda denize nazır balık keyfi. Şansimıza tüm bulutlar gitti ve güneş de pırıl pırıl açtı mı! Otobüs dolmuş olayıni çözdük ya hemen Vina Del Mar... 15-20 dakika yoldan sonra modern bir şehir önünde alabildiğinçe plaj ve pasifik oynanusu.. Ayşe söyle bir suya girdi, ben üşümeye gelemedim. 2-3 saat oturup fıstık gibi bir güneş batışı izledik... Dolmuş, üzeri şehirde 18 adet olan asansörlerden biriyle otele geri.... Günlerdir her öğün deniz mahsulü yemekten yüzgeçler çıkacak. Bu gece Şili şarabı ve makarna... Yarın sabah ayse buenos airese dönuyor, ben başka bir hostele geçerek daha birkaç gün daha burdayım efendim......

No comments:

Post a Comment